Akbelen’de bilirkişi raporu: İki uzman doğa talanına rağmen ‘kömür’ dedi

İZMİR – Muğla’nın Milas ilçesinde Yeniköy Kemerköy Elektrik Üretim ve Ticaret AŞ’ye ait iki termik santrale kömür sağlamak amacıyla Akbelen Ormanı’na yapılmak istenen kömür madeni sahasına karşı İkizköy halkı ve çevre aktivistleri tarafından başlatılan mücadele 315 günü geride bıraktı. Projeye ilişkin bölge halkı tarafından açılan dava sürerken, son olarak Mart ayında yapılan bilirkişi keşfinin raporu Muğla 1’inci İdare Mahkemesi’ne sunuldu.

Ege Üniversitesi, Dokuz Eylül Üniversitesi ve Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi’nden yedi uzman akademisyen tarafından yapılan incelemeler sonucu hazırlanan 43 sayfalık raporda, bölgenin doğal zenginliklerine ve projenin yaratacağı olumsuz etkiye dikkat çekildi. Ancak raporu hazırlayan heyetteki iki uzman ise “enerji ihtiyacı” iddiasıyla sahanın kömür madeni çıkarılması projesine uygun olduğuna kanaat getirdi.

‘EKOSİSTEM GERİ DÖNÜŞÜMÜ OLMAYACAK ŞEKİLDE ORTADAN KALKACAKTIR’

Bilirkişi raporunda davaya konu alanın oldukça zengin biyolojik çeşitliliği bünyesinde barındıran önemli bir kara parçası olduğu ifade edildi. Yörede yürütülen maden faaliyetleri ile 2021 yılındaki orman yangınlarının, orman ekosistemlerinin önemini daha da arttırdığı belirtilen raporda, doğal alanlarla çevrili olan bölgenin uzun yıllardır insan etkisi altında kaldığına da değinildi.

Raporda, “Uzun yılardır bir ucu Gökova körfezine uzanan doğal ormanlık alanlar maden faaliyetleri sebebiyle kesintiye uğramış ve parçalanmıştır. Bu nedenle doğal alanlarla bağlantısı devam eden davaya konu orman alanı bu habitat bütünlüğünün korunması açısından son derece önem arz etmektedir. Bilhassa yörede çıkan orman yangınları alanda ve yakın çevresinde bulunan hayvan türlerinin barınma, üreme ve beslenme faaliyetlerinin devamlılığı açısından bu doğal ormanları kullanıyor olmaları sebebiyle önem arz etmektedir. Alanda yürütülecek maden faaliyeti sonucunda şüphesiz ki söz konusu orman ve içerisinde var olan ekosistem geri dönüşümü olmayacak şekilde ortadan kalkacaktır” denildi.

‘ORMAN ALANININ REHABİLİTASYON İLE GERİ GELMESİ EKOLOJİK OLARAK MÜMKÜN GÖRÜNMEMEKTEDİR’

Mevcut alanın, projenin izin bitiminde rehabilite edilmesinin ormancılık disiplini açısından mümkün olmadığı belirtilen raporda, “Rehabilitasyon, bozuk orman yapısını iyileştirme ve verimli devlet ormanına dönüştürme anlamı ifade eder. Yok olan bir orman alanının rehabilitasyon ile geri gelmesi ekolojik olarak mümkün görünmemektedir” denildi.

Raporun sonuç bölümünde ise heyet , mahkemenin “Maden işletme izni verilen sahanın yakın mesafesinde madencilik faaliyeti sebebiyle olumsuz etkilenecek olan orman alanının bulunup bulunmadığı, ekonomik ve sosyal risklerinin, çevresel etkilerinin neler olduğu” yönündeki sorusuna şu cevapları verdi:

“-Açık ocak kömür madencilik faaliyeti sırasında ocak alanının genişleyeceği, alanın ormansızlaşacağı, ocak alanı ile izne konu orman alanı arasındaki tarım alanlarının zarar göreceği madencilik faaliyetleri nedeniyle önemli düzeyde toz emisyonunun oluşacağı

-Kesilecek ağaçlar ile birlikte ormansızlaşacağı, orman toprağının ve mineral toprağın bu sebeple erozyona açık hale geleceği yaban hayatının sürekliliği açısından ekolojik koridor olarak muhafaza edilmesi zaruriyeti ve rehabilitasyon çalışmaları ile mevcut orman yapısının tekrar geri getirilmesinin mümkün olmadığı, madencilik faaliyetleri nedeniyle önemli düzeyde ormanlık alanın ve orman ekosistem bütünlüğünün zarar göreceği,

-Davaya konu yürütülmesi planlan faaliyetlerin haritada gösterilen doğal orman alanını olumsuz yönde etkileyeceği, doğal alanlarla bağlantısı devam eden davaya konu orman alanı bu habitat bütünlüğünün korunması açısından son derece önem arz etmektedir. Bilhassa yörede çıkan orman yangınları alan da ve yakın çevresinde bulunan hayvan türlerinin barınma, üreme ve beslenme faaliyetlerinin devamlılığı açısından bu doğal ormanları kullanıyor olmaları sebebiyle önem arz ettiği, alanda yürütülecek maden faaliyeti sonucunda söz konusu orman ve içerisinde var olan ekosistem geri dönüşümü olmayacak şekilde ortadan kalkacağı,

-Yeraltı sularının yüzeye boşalması, bölgeye düşen mevsimsel yağışın yüzeysel akışa geçmesi su baskınlarının oluşmasına, bölgede bulunan yerleşik alanların ve tarımsal alanların olumsuz yönde etkilenmesine neden olacağı,

-Hidrojeolojik açıdan, Milas hava limanına su sağlayan kuyuların akiferi temel kayalardan sağlanmakta olduğu, Kömür üretiminin bu kuyuları etkilemesinin beklenmediği…”

PROJENİN TÜM ZARARLARINA RAĞMEN KÖMÜRÜN ÖNCELİKLİ OLDUĞUNA KANAAT GETİRDİLER

Projenin tüm zararlarına rağmen bilirkişi heyetinden iki uzman ise kömür çıkarılmasında kamu yararının daha fazla olduğuna kanaat getirdi. Elektrik arzının sağlanmasında termik santrallerin kullanımının önem arz ettiği ifade edilen bilirkişi raporunda şöyle denildi:

“Kurulu güçleri nedeni ile Yeniköy ve Kemerköy santrallerinin çalışma gereklilikleri nedeni ile bu santrallerin linyit ihtiyacı olacağı ve bu ihtiyacın dava konusu sahanında içinde olduğu linyit havzasından sağlanması zorunluluğu olduğu, özellikle günümüzdeki enerji dar boğazı ve enerji ihtiyacının karşılanması konusundaki öncelikler göz önünde bulundurulduğunda dava konusu sahadaki kömürün elektrik enerjisi üretimi için kullanılmasının öncelikli olduğu, orman iznine konu alanda gerçekleştirilmesi planlanan faaliyetlerin ÇED yönetmeliği kapsam dışı projeler kapsamında değerlendirilmesinin ÇED yönetmeliğine aykırılık içermediği kanaatine varmıştır.”

AVUKAT CANGI İTİRAZ ETTİ: AKLA MANTIĞA UYGUN DÜŞMEZ

Bölge halkının avukatlarından Arif Ali Cangı, bilirkişi raporuna itiraz etti. Bilirkişi heyetinde yer alan 6 uzmanlık alanından 4’ünün dava konusu işlemin yaratacağı ekolojik yıkımı tespit ettiğine dikkat çeken Cangı, diğer iki uzmanlık alanının tespit ve değerlendirmelerinin kabul edilemez olduğunu ifade etti. Cangı, “Heyetteki 4 ayrı disiplin çerçevesinde yapılan tespit ve değerlendirmelerden sonra, ‘enerji ihtiyacının karşılanması konusundaki öncelikler göz önünde bulundurulduğunda dava konusu sahadaki kömürün elektrik enerjisi üretimi için kullanılmasının öncelikli olduğu’ sonucuna varılması, akla, mantığa uygun düşmez” ifadelerini kullandı.

Söz konusu yaklaşımın bugünkü ve gelecek kuşakların yaşamını, maddi ve manevi varlığını koruyamayacağını, sağlıklı ve dengeli çevre diye bir şey bırakmayacağını vurgulayan Cangı, raporun Biyoloji, Orman, Çevre ve Hidrojeoloji bölümlerindeki değerlendirmelerle projenin geri dönüşü olmayacak ekolojik yıkıma yol açacağının bilimsel olarak kanıtlandığını ve başka bir araştırmaya gerek olmadığını belirtti.

Cangı, bilirkişi raporunun açıklama, talep ve itirazlar doğrultusunda yeniden düzenlenmesini istedi.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir