Araştırma: Mars kumları gezegenin geçmişte sulak olduğunu gösteriyor

Scotty Hendricks

İnsanlık, uzun zamandan beridir Mars’ın coğrafyası ve iklimi karşısında büyülendi. Mars’ın su kanalları barındırması ihtimali, 1877’de yayınlanan ilk (ve yanlış) bulgulardan yaklaşık yarım yüzyıl sonrasına dek insanları kendine hayran bıraktı.

2012 yılında NASA’nın Curiosity adlı gezgin araştırma aracı, milyonlarca yıl önce Gale Krateri’nde suların aktığını gösteren kanıtlara ulaştı. Mayıs ayında, Perseverance adlı araştırma aracı, Kızıl Gezegen’e dair belki de en büyük soruyu yanıtlamayı hedefleyen bir göreve başladı: Gezegen geçmişte -ya da hâlâ- yaşama ev sahipliği yapıyor muydu?

KANITLAR KRATERLERDE YATIYOR OLABİLİR

Gezegenin eski geçmişiyle bağlantılı sırları açığa çıkarmak sadece Mars’ı değil, genel bağlamda gezegenlerin zaman içinde nasıl değiştiğini anlamanın da anahtarı. Kısa süre önce Geology adlı bilimsel dergide yayınlanan bir araştırma, Mars manzarasını ve çağlar boyunca nasıl geliştiğini inceleyerek, erozyonun gezegeni nasıl ve ne zaman biçimlendirdiğine ve tamamının nasıl tozlu bir çöle dönüştüğüne ilişkin yeni kanıtlar sunuyor.

Mars’ta bulunan kraterler, “Günümüzde, Mars’taki rüzgârlarla etrafa savrulan çökeltiler için büyük önem taşıyan çukurlar niteliğinde.” Gezegende, Dünya’da görülenle karşılaştırılabilir herhangi bir plaka tektoniğinin [yer hareketliliğinin] olmaması, aşırı miktarda çökeltinin ve meydana getirdiği tortul kayaçların değişken bir yüzey tarafından aşındırılmadığı ve bilim insanlarının kraterleri uzak geçmişe bakmak doğrultusunda bir araç olarak kullanmalarına imkân tanıdığı anlamına geliyor.

Araştırma yazarları, bu “çukurları” inceleyerek ve her bir bölgede ne kadar kum bulunduğunu, iklim simülasyonları, buz katmanı haritaları ve kraterlerin tahmini yaşı gibi diğer etkenlerle karşılaştırarak, Mars yüzeyinde rüzgârlarla savrulurken çağlar boyunca hareket ederken kumun miktarını tahmin edebilirler.

ESKİ MARS İKLİMİNE GÖZ ATMAK

Araştırmacılar, aynı bölgede hem kraterlerin hem de kumul alanların nerede bulunduğunu saptamak amacıyla, alan boyunca uzanan büyük kumul yapıları olan 3 bin 662 tekil kumul alanını içeren veri kümesini ve 384 bin 278 çarpışma kraterinin kayıtlarını inceledi. Daha sonra iklim ve yaş gibi diğer faktörler de hesaba katılarak bu kraterlerde görülen kum birikintilerinin hacmi hesaplandı.

Dünya’da olduğu gibi Mars’ta da enleme göre değişebilen belirli bir iklim olmasından dolayı, bir kraterde bulunduğu tahmin edilen tozun kalınlığı, belirli bölgelerdeki kayalara dair belirli erozyon modellerinin ne zaman görüldüğüne ilişkin bir fikir verebilir.

‘BULGULAR BENZERSİZ BİR FIRSAT SUNUYOR’

Çalışmanın yazarları şunları aktarıyorlar:

“Günümüzde gördüğümüz kumul alanları binlerce yıl boyunca birikir; bununla birlikte, çok daha uzun süreler boyunca aşınmış olan kayalardan oluşabilirler. Neticede, bu çökelti alanları, Mars’ın geçmişteki ve şu anki yüzey ortamlarını daha doğru anlamak için benzersiz bir fırsat sunuyor.”

Ulaştıkları sonuçlar, erozyonun Mars’ta normalden çok daha süratli gerçekleştiği uzun zaman dilimlerinin yaşandığını ortaya koyuyor. Belki de en mühim olan şey, kimi kraterlerden toplanan kanıtların, -yaklaşık 4 ilâ 3 milyar yıl önce- Geç Noachian ve Erken Hesperian dönemlerinde, Mars’ta gerçekleşen erozyon oranının fazlasıyla yüksek olduğunu ve o esnada suyun yüzeyde akmış olabileceğini düşündürmesi.

Kayaların yalnızca suya ya da havaya maruz kaldıklarında bile ne kadar çabuk aşındığını düşündüğünüzde, bunu anlamak kolay. Kraterlerde görülen kum ve toz birikintileri o dönemde oluştu.

MARS’I YENİDEN ŞEKİLLENDİRMEK…

Yazarların verdikleri bir demeçte aktardıkları kadarıyla:

“Araştırmamız, Mars’ın jeolojik geçmişindeki tortu erozyonu ve birikiminin zamanlamasını ve oranlarını tam anlamıyla yeni bir şekilde tespit ediyor ve ilk defa Mars yüzeyinde rastladığımız kaya türlerinin her birinin aşınabilirliğinin bir ölçüsünü sunuyor. Bu çok önemli; çünkü Mars’ın yüzeyinde bulunan kraterlere rüzgârla taşınan kumların miktarının gezegenin iklimsel geçmişiyle ilişkili olabileceğini ve jeolojik tarihte Mars’ın hangi zaman diliminde yaşanabilir olabileceğini anlamak için yeni bir yol açabileceğini ortaya koyuyor.”

Ulaştıkları bulgular, eskiden Dünya’ya çok daha fazla benzediği düşünülen ve hatta belki de yaşama ev sahipliği yapabileceği düşünülen bir gezegen olan Mars’ın, günümüzde fazlasıyla büyüleyici bulduğumuz bu paslanmış çöle nasıl dönüştüğünü açığa çıkarmaya yardımcı oluyor.

Bulgular, belki bir gün Mars manzarasını yeniden şekillendirmemize de yardım edebilir.

Çeviren: Tarkan Tufan

Kaynak: Big Think

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir