Bilim insanları, kuzey ve güney kutuplarının yine dondurulmasının iklim krizini direktörün bir yolu olabileceğini sav etti.
Yale Üniversitesi’nde Wake Smith tarafından yürütülen yeni çalışmada araştırmacılar, uçaklardan atmosfere püskürtülen aerosol parçacıklarının güneş ışığını kısmen engelleyerek buz kaybını aksine çevirebileceğini ve sonuç olarak buz kutuplarını soğutabileceğini öne sürdü.
Independent Türkçe’nin aktardığına nazaran; bilim insanları bunun, buzların erimesini yavaşlatarak deniz düzeylerinin yükselmesi sıkıntısını yönetmeye yardımcı olabileceğine inanıyor.
Stratosferik aerosol enjeksiyonu (SAI) olarak isimlendirilen konseptin, yılda 10 milyar sterline (yaklaşık 210 milyar lira) mal olmasına rağmen araştırmacılar bunun iklim kriziyle uğraş için öteki metotlardan daha az maliyetli olacağını söylüyor.
Environmental Research Communications’da yayımlanan plana nazaran, bunu başarmak için yılda yaklaşık 175 bin uçuş yapılması ve atmosfere milyonlarca ton karbondioksit salınması gerekiyor.
Fakat çalışmayı yöneten Smith, planın iklim krizinin nedenini değil yalnızca bir belirtisini güzelleştireceği ihtarını yaparak, “Bu aspirin, penisilin değil. Karbonsuzlaştırmanın yerini tutmaz. Eğer risk-yarar denklemi rastgele bir yerde işe yarayacak olsaydı, bu kutuplarda olurdu. Küresel termostatın şuurlu biçimde döndürülmesi tüm insanlığın ortak faydasına olacaktır” dedi.
Çalışma, mikroskobik aerosolleri taşıyan çok sayıda uçuştan atmosfere salınacak sera gazlarının sayısı nedeniyle tartışmalı olarak bedellendiriliyor. İklim krizinin kritik bir noktada olduğunu ve radikal adımlar atılması gerektiğini söyleyen eski bir hükümet baş bilimcisi ve Cambridge Üniversitesi İklim Tamirat Merkezi’nin (CCR) kurucusu David King,“Buradaki fikir, sera gazı salımlarını derinlemesine ve süratle azaltırken vakit kazanmak. Bu çok değerli. Şayet mevcut oranda salım yapmaya devam edersek, yandık demektir” tabirlerini kullandı.
CCR yöneticisi Dr. Shaun Fitzgerald da, plan için yapılan kıymetli sayıdaki uçuşun, deniz düzeyinin yükselmesi üzere ‘acil’ bir sorunun yönetilebilmesi halinde makul olacağını söyledi.
Araştırmacılar ayrıyeten, insan nüfusunun sırf yüzde 1’inin amaç konuşlandırma bölgesinde yaşadığını savundu.