Türkiye Emekçi Partisi (TİP) Genel Lideri Erkan Baş, “AKP saray rejimi, siyasi ömrünü uzatmak için, terörle uğraş ismi altında muhalefete karşı içeride baskıyı artırabilmek için kurduğu kirli ittifakı pak gösterebilmek, kabahat iştirakinin devamını sağlamak için, giderek alım gücü azalan taban fiyatın değil harekatın konuşulması için bir sefer daha savaş yanlısı siyasetlere başvuruyor” dedi.
Erkan Baş, TİP İstanbul Vilayet Başkanlığı’nda bugün düzenlediği basın toplantısında gündeme ait değerlendirmeler yaptı.
Erkan Baş, şöyle konuştu:
“Önümüzdeki hafta TBMM’de ağır bir mesaimizi olacak. Bütçe görüşmeleri kapsamında Meclis, 12 gün kesintisiz faaliyet yürütecek. Biz, bu mesai öncesinde gerek genel merkezdeki ofislerimizde gerek bilim heyetimizle bir arada bütçe hazırlıklarımızı tamamlamak üzere İstanbul’dayız. Bu nedenle bu hafta sizlere İstanbul vilayet binamızdan sesleniyorum.
AKP’nin hazırladığı son bütçeyi görüşeceğiz. Son bütçe, evvelkiler üzere yeniden temel olarak saray iktidarının, başta yandaşlar olmak üzere zenginlerin çıkarlarını merkeze alan; işçilerden, fakir halktan topladıkları vergiyi zenginlere aktarmayı temel alan bir yaklaşımla hazırlandı. İşçiler, fakirler ise yeniden sefalet içinde bir yaşama mahkum edilmek isteniyor. Başlarken tüm yurttaşlarımıza bir davet yapmak istiyorum. Sizlerin vergileriyle oluşturulan bütçenin nasıl har vurup harman savrulduğunu, nasıl çarçur edildiğini dikkatle izlemenizi rica ediyorum.
“Bu vicdansız bütçe teşebbüsüne karşı tüm yurttaşlarımız seslerini en güçlü biçimde çıkarmalılar”
Bu vicdansız bütçe teşebbüsüne karşı tüm yurttaşlarımız seslerini en güçlü biçimde çıkarmalılar. Her yurttaşımız, alın terinden gasp edilen vergilerin nasıl harcandığını, bu iktidarın bizlere neyi reva gördüğünü tüm detaylarıyla öğrenmek üzere bütçe görüşmelerini izlemeli, lakin izlemekle de yetinmemeli. Altını çizerek söylüyorum; alın terimizi gasp etme teşebbüsüne karşı daima birlikte hakkımızı yedirmemek için, hakkımızı bu haramilere terk etmemek için gayret etmeliyiz.
Değerli yurttaşlar, bu vesileyle TBMM’de bilhassa TİP’in sesini kısmaya, bizi konuşturmamaya ait halin da devam ettiğini paylaşmak istiyorum. Meclis zati yılda bir kere bütçe görüşmeleri yapıyor ancak bu bütçe görüşmelerinde TİP ismine konuşma talebimiz her yıl engellenmek isteniyor. Artık yeniden benzeri bir örnekle karşı karşıyayız. Buna karşı Meclis Başkanlığı bünyesinde teşebbüslerimize başladığımızı da bildirmek isterim. Geçen yılki örneği hatırlatıyorum burada. Geçen yıl da sesimizi kısmak istediler, ne yaparlarsa yapsınlar Türkiye emekçi sınıfının sesinin, kelamının o kürsüde yankılanacağını gösterdik. Bu yıl da şimdiden ilan ediyorum; bütün engelleme uğraşlarına karşın, bütün yok sayma teşebbüslerine karşın Türkiye personellerinin, işçilerinin, fakir halkın, bayanların, gençlerin sesi, her yerde olduğu üzere TBMM kürsüsünde de yankılanacak. Ben, ‘Bu son bütçe’ demiştim AKP’nin yapacağı son bütçe. Münasebetiyle Meclis’in bu son periyodunda TİP’in sesini kısma teşebbüsünün de sonuncusuyla karşı karşıyayız. İnanıyoruz ki yurttaşlarımız, TİP’i daha güçlü biçimde Meclis’e taşıyacaklar ve bu saçmalığa kesin olarak artık son vereceğiz.
“Sonuç, ülkenin fakir çocuklarının hayatına mal olan operasyonlar”
Hepimizin yaşadığı acılar ortada. Ülke berbat bir iktidar tarafından yönetiliyor. Bütçeyi tartışmamız gerekiyor, minimum fiyatı tartışmamız gerekiyor; yoksulluğu, sefaleti tartışmamız gerekiyor lakin maalesef günlerdir Suriye’ye dönük yeni bir kara harekatı üzerine tartışmalar devam ediyor. Binlerce -altını çizerek söylüyorum- binlerce km ötedeki emperyalist devletlerle pazarlıklar yapılıyor. Bugüne kadar zafer naraları atarak, medya eliyle savaş tamtamları çalarak kaç hudut ötesi harekat gerçekleştirildi, bunun sayısını bile bilmiyoruz. Hepsinde de birebir terane, hepsinde terörün bitirilmesi için bunun yapılmasının mecburilik olduğu söyleniyor. Hepsinde zaferler müjdeleniyor. Sonuç? Sonuç, binlerce kayıp, yaralı, yüz binlerce göçmen ve yıkım. Sonuç, ülkenin fakir çocuklarının hayatına mal olan operasyonlar.
Şimdi yeniden tıpkı tartışmayı başlattılar. Soruyoruz: Bu kadar operasyon yaptınız, bugüne kadar bu kadar operasyon gerçekleştirdiniz.Türkiye’de yaşayan rastgele bir insan, kendisini inançta hissediyor mu? Hayır. Pekala bölge halkları kendilerini inançta hissediyor mu? Ona da hayır. Sonlar daha inançlı hale mi geldi? Hayır. Tam aksine, yol geçen hanına döndü hudutlar. Ülkemizde, bölgemizde bu harekatlarla, hudut ötesi operasyonlarla bugüne kadar rastgele bir sorun çözüldü mü? Hayır.
“AKP saray rejimi siyasi ömrünü uzatmak için bir kere daha savaş yanlısı siyasetlere başvuruyor”
Özetle; AKP saray rejimi, siyasi ömrünü uzatmak için, terörle çaba ismi altında muhalefete karşı içeride baskıyı artırabilmek için kurduğu kirli ittifakı pak gösterebilmek, hata iştirakinin devamını sağlamak için, giderek alım gücü azalan taban fiyatın değil harekatın konuşulması için bir kere daha savaş yanlısı siyasetlere başvuruyor. Bu savaş, bizim savaşımız değil. Bizim kavgamız; ekmeğimize, işimize, aşımıza göz koyanlarla. Bizim kavgamız, barış olmasın diye provokasyon yapanlarla. Bizim kavgamız, kendi villalarında rahat edebilmek için sıvasız meskenlerde yaşayanları vefata yollayanlarla. Bizim kavgamız emperyalizmledir. Bölgeyi daima sömürmek için halkları birbirine düşüren, halkların kanı üzerine pazarlıklar yapanlarladır. Bu nedenlerle de geçtiğimiz günlerde ilan ettiğimiz barış mutabakatı davetini bir defa daha buradan tüm yurttaşlarımıza, tüm muhalif güçlere hatırlatmak, yinelemek istiyorum.
“AKP’nin bu tuzağına düşmeyelim”
AKP’nin bu tuzağına düşmeyelim. Aylardır, ‘Erdoğan iktidarını kaybetmemek için gerekirse savaş çıkarabilir’ kelamı, bu ülkede yaşayan aklı başında her yurttaşımızın bir telaşı olarak söz ediliyordu. Artık bu hepimizin beklediği, gördüğü oyun tezgahlanmaya başlandı ve muhalefetin bu çizgide hizaya gelmesi bekleniyor. Bu oyun kesinlikle bozulmalıdır. Ülkemizde eşitliği, özgürlüğü, barış içinde kardeşçe bir ortada hayatı savunabilmek için barış mutabakatında birleşelim.
“Çocuklarımızın hiç uğruna, ihmallerle canından olduğu bakım konutlarıyla ilgili tüm uğraşlarımıza karşın yetkililerin kılı kıpırdadı mı?”
“Birlikte çaba edelim”
“Var olanın yıkımını kabul etmeden yenisini inşa edemezsiniz”
Hafta başında malumunuz, Altılı Masa yeni bir anayasa teklifi açıkladı. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin ve partili cumhurbaşkanlığının ortadan kaldırılması, KHK’lerin sonlandırılması, YÖK üzere birtakım 12 Eylül kurumlarının kaldırılması, Kesin Hesap Komisyonu’nun tesirli bir kontrol aracı haline getirilmesi, parti kapatma ve milletvekili dokunulmazlığının kaldırılması üzere başlıklarda zorlaştırıcı unsurların getirilmesi, TİP olarak ortaklaştığımız, desteklediğimiz başlıklar ortasında. Ama bununla birlikte, teklifin özüne ait çeşitli itirazlarımızı da kamuoyuyla paylaşmak istiyorum. Birinci itirazımız tarza ait. Var olanın yıkımını kabul etmeden yenisini inşa edemezsiniz. Bugün AKP’nin inşa ettiği bu gerici, çağ dışı nizam yıkılmaktadır. Bu tertibe taban hazırlayan, onun tohumlarını yeşerten 12 Eylül Anayasası da AKP ile birlikte tarihin çöplüğüne gönderilmelidir.
“Demokratik, eşitlik ve özgürlük temelli bir anayasanın yapılmasının şartı, başta anayasa üretim sürecinin demokratikleştirilmesidir”
Demokratik, eşitlik ve özgürlük temelli bir anayasanın yapılmasının şartı, başta anayasa üretim sürecinin demokratikleştirilmesidir. Anayasanın imal sürecini demokratikleştiremediğimiz ölçüde, bu adap işlemediğinde, ülkemizin muhtaçlığı olan bir anayasanın yapılması mümkün değildir. Biz TİP olarak, bu ülkenin kurtuluşunu, siyasi parti genel merkezlerinde hazırlanan bir anayasa taslağında değil; bayanların, işçilerin, gençlerin, LGBTİ artıların, engelli yurttaşların, siyasal-toplumsal alanda daima birlikte gayret edenlerin yazdığı yeni bir kurucu anayasada görüyoruz. Bu sebeple davetimiz, anayasa imal sürecinin demokratikleştirilmesidir. 12 Eylül, 2010 ve çalınmış referandum 2017’nin el birliğiyle kurduğu bu halk düşmanı anayasa ortadan kaldırılmalı, halkın anayasası daima birlikte hazırlanmalıdır. Baştan aşağı orijinal bir anayasa hazırlanmalıdır. Türkiye’nin, Türkiye halklarının muhtaçlık duyduğu şey budur. Ülkemizin bu türlü yeni bir anayasaya gereksinimi var ve biz TİP olarak, bu sürecin, AKP’yi tarihin çöplüğüne göndereceğimiz seçimlerin çabucak akabinde toplumun tüm bölümlerince özgürlük, eşitlik, barış, kardeşlik ve demokrasi temelinde konuşulması; halkın, demokratik kitle örgütlerinin, sendikaların, emek örgütlerinin iştirakiyle yapılması gerektiği niyetindeyiz.
İkincisi, Altılı Masa’nın teklifine, özüne dair bir kadro asıllı itirazlarımız ve eksik aksak gördüğümüz noktalar vardır. Bu çalışmanın, çalışma ömrüne ait en ufak bir düzenleme teklif etmemiş olduğunu üzülerek görüyoruz. İşçilerin örgütlü uğraşına kelamda ses çıkarmayan, lakin örneğin grev hakkını fiilen ortadan kaldıran düzenlemelerin kesinlikle anayasa yerinde tartışılması gerekmektedir. Öte yandan, 20 yıllık bayan ve LGBTİ artı düşmanı bir iktidarın akabinde sunulan teklifin, toplumsal cinsiyet eşitsizliğini giderecek neredeyse hiçbir yeni açılım ortaya koymadığını, bu bakımdan neredeyse hiçbir düzenlemede bulunmadığını da söylemeliyiz.
“Gençliğin siyasi partilere iştiraki konusunda hâlâ kimi mahzurlar, kısıtlamalar olduğunu görüyoruz”
Ayrıca gençliğin, bilhassa de öğrencilerin siyasi partilere iştiraki konusunda hâlâ kimi maniler, kısıtlamalar olduğunu görüyoruz. Ülkemizde kendini daima yine üreten statükonun, lakin halkın, işçilerin, geçlerin siyasete iştirakinin önünü açacak, kolaylaştıracak önlemlerle aşılabileceği kanısındayız. TİP, Türkiye’nin Saray rejiminden bir an önce kurtuluşu ile eşit ve özgür bir memleket olarak tekrar kuruluşu için tüm kararlılığıyla çabayı sürdürmeye devam edecektir. Bunu da bir kere daha söz etmeyi bir borç olarak görüyoruz.
“İstanbul Sözleşmesi’ni daima birlikte kuracağımız eşit ve özgür bir Türkiye’ye geri getireceğiz”
25 Kasım Bayana Karşı Şiddetle Gayret Günü’nde yüzlerce bayan, azap ve makus muameleyle gözaltına alındı. Bu yetmiyormuş üzere, artık de 2 göçmen bayanı harekete katıldıkları gerekçesiyle hudut dışı ediyorlar. Biri Azerbaycan, biri İtalya vatandaşı olan iki bayan hakkında, 25 Kasım’da İstanbul’da ‘Kadına şiddete hayır’ dedikleri için deport kararı verilmiş durumda. Türkiye’deki bayan çabasının modülü olan, burada bayan düşmanı iktidara, şiddete ve cinayetlere karşı Türkiyeli bayanlarla kol kola, omuz omuza çaba eden tüm bayanların yanındayız. Bayanların İran’da, Türkiye’de, her yerde ‘Özgürlük’ diyen, hudutları aşan bu birlikteliği, bu gayreti; eşitlik, özgürlük ve laiklik gayretimizin bayrağıdır. Bayanların değil, bayan katillerinin iktidarının bu kararını tanımıyoruz. Hudut dışı kararının bir an önce geri alınması için davette bulunuyoruz. TİP olarak memlekete sözümüzdür. 2023 yılında, Bayana Şiddete Karşı Gayret Günü’nde yüzlerce bayana azap eden bayan ve ömür düşmanı saray rejimi bu memleketten gönderilecek. İstanbul Sözleşmesi’ni ve hudut dışı edilen kız kardeşlerimizi, daima birlikte kuracağımız eşit ve özgür bir Türkiye’ye geri getireceğiz.” (ANKA)