Fenerbahçe, UEFA Avrupa Ligi B Kümesi’nin birinci haftasında Dinamo Kiev’i konuk etti. Heyecan dolu müsabaka Muhteşem Lig devinin 2-1’lik üstünlüğüyle sona erdi. Fenerbahçe’nin Michy Batshuayi’nin 90+2’nci dakikada attığı golle 3 puana ulaştığı maçı Milliyet Gazetesi müelliflerinden Şansal Büyüka kıymetlendirdi.
İşte Şansal Büyüka’nın “İki turbo motor” başlıklı yazısından satır başları…
Fenerbahçe kendi alanında Dinamo Kiev‘e yenilip, Şampiyonlar Ligi’nin kapısından dönmüştü… Jorge Jesus günler sonra bu maç için ne kadar üzüldüğünü anlatırken “boğazımda bir düğüm üzere kaldı, onlarla tekrar oynamak isterim“ demişti…
Jesus‘un dileği, isteği tuttu… Baht kapıyı iki kere çalar misali karşısında bir daha Dinamo Kiev’i buldu… Bu sefer Avrupa kupası küme maçlarında…
JJ için boğazındaki düğümü çözüp çıkartmak, rahatlamak, derin bir soluk almak için bundan daha uygun bir fırsat olamazdı… Fakat kolunda büyük risk taşıyan fırsat da… Jesus bir daha kaybetse, boğazındaki düğüm, bu sefer “kördüğüm“ olacak, evvel kendisi, sonra ekip kümenin sonraki maçlarında nefes darlığı çekecekti…
JJ kaybetmedi, Fenerbahçe kazandı, Jesus boğazındaki düğümü çözüp çıkarttı… Aslında Dinamo Kiev önünde sağlam başladı Fenerbahçe…
Arao – Crespo ikilisi, üç gün evvel Kayseri maçında her yerde, her rakibe çok âlâ basmıştı…
Bu “turbo motorlu“ iki orta saha adamı, tıpkı baskıyı Dinamo Kiev‘e karşı da yaptılar… Hem de futbolu iki tarafıyla oynamaya çalışarak… Bu iki “turbo motor“un önünde Pedro‘ya, Rossi‘ye King’e konum hazırlayacak yaratıcı, şapkadan tavşan çıkartacak futbol zengini bir oyuncuya gereksinim vardı…
Yani adrese zarf göndereceğimize, ismini koyalım… Arao – Crespo ikilisinin önünde forvetin çabucak ardına Arda Güler ya da Zajc oynasa hamle zenginliği ikiye – üçe katlar, Fenerbahçe gol için bu kadar badire çekmezdi…
Ancak Fenerbahçe gol için yanıp tutuşurken, Jesus beş oyuncu değişikliğini kullanırken Arda Güler, kapıyı açacak “çilingir“ olmasına karşın kenarda bekledi… Arda bu maçta yedeğin yedeği olarak bile talih bulamıyorsa, söyler misiniz, hangi maçta talih bulacak, ne vakit oynayacak…
JJ grup içinde “10” numara gibisi, önder bir oyuncu istemiyor… Adeta “lider benim, ikinci başkana gerek yok“ diyor…
Ama bilhassa ikinci yarının her dakikası, futbolun her saniyesi Arda’yı oyuna çağırdı… JJ oralı bile olmadı…
JJ‘yi eleştirdiğimiz üzere hakkını da teslim edelim… İkinci yarıda öndeki üç oyuncu Rossi, Pedro ve King’i birebir anda oyundan alarak en radikal ve en faydalı atılımını yaptı… Böylelikle öndeki “yalan rüzgarını“, bu değişiklikle “Fenerbahçe rüzgarına” çevirdi…
Batshuayi, daha yastığa başını koymadan maça ve gole imzasını koydu… Golcü kaçırır… Batshuayi‘nin kaçırdıkları kadar, attıklarına da bakmak lazım… Hele Fenerbahçe‘de o denli bir başlangıç yaptı ki, bunun ekmeğini oldukça yer…
Kazanırken, eksiği görmek lazım… Fenerbahçe baskılı, iştahlı ve süratli oyununa karşın, son 10 dakika dışında pek konum bulamadı… Meğer o konumları yaratacak adam kenarda oturdu; Arda Güler oturdu…
Kalecinin mukadderatıdır; Kurtardıklarına bakılmaz, yedikleriyle eleştirilir… Altay‘ın yediği gol elbette bu düzeydeki bir kalecinin yiyeceği gol değildi… Zati Kiev iki kez geldi… Birini Altay kurtardı, birini Altay yedi …
Şu unutulmasın ; Bilhassa 3 Temmuz kumpası ve ağır darbesinin akabinde Fenerbahçe için Avrupa kupaları epey geride kalmıştı… Birinci tiplerin sıradan figüranından farksızdı… Artık bakıyorum, güya Avrupa refleksini tekrar yakalıyor gibi… Bu refleksi yakalamak, herşeyden çok fakat çok daha önemli… Fenerbahçe ilişkin olduğu yerlere dönmeli …